Göğüs Tüpü ve Kapalı Göğüs Drenajı Kapalı göğüs drenajı, 1800'lü yıllardan beri uygulanan ve günümüze kadar klinik önemini koruyan bir tıbbi prosedürdür. Göğüs drenaj sistemleri, çeşitli etiyolojik nedenlere bağlı olarak plevral boşlukta biriken hava veya sıvıyı tek yönlü olarak drene ederler. Tüp torakostomi, basit bir işlem olmasının yanı sıra acil durumlarda hayat kurtarıcı olabilir. Tüp Torakostomi: Endikasyonlar ve Teknik Tüp torakostomi, uygun endikasyonlarda gerçekleştirildiğinde akut hastalık semptomlarında belirgin bir iyileşme sağlayabilir. Cerrahi prensiplere uygun olarak yapıldığında güvenli ve etkili bir drenaj sağlar. Ancak, bu işlemin ciddi komplikasyonlara yol açabileceği de unutulmamalıdır. Tüp takılması sırasında ve sonrasında ölümcül komplikasyonlar meydana gelebilir. Tüp torakostominin endikasyonlarını, tekniğin esaslarını ve sonrasındaki bakımını iyi bilmek, potansiyel komplikasyonları önlemeye yardımcı olacaktır. Göğüs tüpü, kapalı drenaj sistemleri yardımıyla plevral kavitenin tek yönlü drenajını sağlar. Acil durumlarda potansiyel olarak hayat kurtarıcı bir girişimdir ve acil serviste çalışan her doktorun bu konuda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Göğüs Tüpü Takılmasının Nedenleri Göğüs tüpü takılmasının temel nedeni, plevral boşluktaki hava veya sıvının tahliyesini sağlamaktır. Bununla birlikte, tüp aracılığıyla plevral boşluğa tedavi amaçlı çeşitli ilaçlar da uygulanabilir. Teknik olarak basit bir işlem gibi görünse de, yüksek obezite veya plevral yapışıklıklar gibi durumlarda cerrahi oldukça zorlayıcı olabilir. Bu tür durumlarda farklı görüntüleme yöntemlerinin rehberliğine ihtiyaç duyulabilir. Her ne kadar basit bir işlem gibi görünse de, göğüs tüpü her seferinde istenilen bölgeye yerleştirilemeyebilir. Basit cerrahi prensiplere uyulması, birçok komplikasyonun önlenmesine yardımcı olacaktır. Bu yazıda tüp torakostomi ile ilgili temel bilgiler, cerrahi tekniğin ayrıntıları ve olası komplikasyonlar, literatür bilgileri ışığında detaylı bir şekilde sunulmuştur. Plevral Drenajın Tarihçesi Plevral drenaj, Hipokrat zamanından beri uygulanmaktadır. Playfair ve Hewett, ampiyem tedavisinde sualtı drenajını ilk kez tanımlamışlardır. Alman dahiliyeci Gotthard Bülau ise kapalı göğüs drenajı ile ampiyem tedavisi yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında tüp torakostomi geniş bir kullanım alanı bulmuştur. O zamandan günümüze, plevral boşluğun drenajı kavramı, plevra boşluğu fizyolojisinin daha iyi anlaşılması ve gelişmiş teknoloji sayesinde ciddi anlamda ilerlemiştir. Pnömotoraks Pnömotoraks, intraplevral boşlukta hava birikmesi ve buna bağlı olarak akciğerin çökmesi durumudur. En sık görülen oluş mekanizması, visseral plevra rüptürü sonucunda akciğerden hava kaçışıdır. Akciğer hasar görmüş ve sürekli hava kaçağı bulunuyorsa, hava aspirasyonla ya da göğüs tüpü aracılığıyla boşaltılmalıdır. Travma hastalarında en sık tüp torakostomi endikasyonu pnömotorakstır. Pnömotorakslar spontan, travmatik veya iatrojenik olarak meydana gelebilir. Yoğun bakım ünitelerinde göğüs tüpü takılmasının en sık nedeni iatrojenik pnömotorakstır. Tansiyon ve açık pnömotorakslar, ölümcül sonuçlar doğurabilen ve acil dekompresyon gerektiren durumlardır. Hemotoraks Hemotoraks, plevral boşlukta bulunan sıvının hematokrit düzeyi, hastanın kan hematokrit oranının %50'si veya üzerinde olduğunda bu isimle anılır. Travmatik veya non-travmatik olarak meydana gelebilir. Travmatik hemotoraks daha sık görülür ve yaşamı tehdit edebilir. Tüp torakostomi, kanama hızını gözlemlemek, akciğeri yeniden genişletebilmek ve ampiyem ile fibrotoraks gelişimini önlemek amacıyla yapılır. Plevral Efüzyon Plevral efüzyon, plevral boşlukta büyük miktarda sıvı birikmesidir. Bu durumda semptomatik dispne gelişmişse veya hastayı mekanik ventilatörden ayırmada zorluk yaşanıyorsa, plevral sıvının boşaltılması önerilir. |