Kunduracı göğsü, literatürdeki ismiyle pektus ekskavatum, doğuştan gelen ve yaklaşık 400 canlı doğumda bir görülen yapısal bir bozukluktur. Bu durum, genellikle erkek çocuklarda daha yaygındır. Göğüs kafesinin kaburgalarının birleştiği göğüs duvarının içe çökük olarak izlendiği bu bozukluk, vakaların %80'inde doğumdan itibaren ilk yıl içinde fark edilebilir. Kunduracı göğsü hastalığına olan ailesel yatkınlık, bu bozukluğu ortaya çıkaran önemli faktörlerdendir ve bu hastalık ülkemizde nadir görülen bir tablo değildir.

Göğüs duvarının içe doğru basık olmasının nedeni kaburgaların anormal şekilde büyümüş olmasıdır. Ancak kesin nedeni henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Anormal olarak gelişen kaburganın kıkırdak dokusu, halk arasında "iman tahtası" olarak adlandırılan göğüs duvarını geriye doğru çeker. Hayatın ilk yıllarında fiziksel olarak ağrı ve sorun oluşturmayan bu durum, yaş ilerledikçe özellikle egzersiz ve fiziksel aktivite sonrasında göğüste ve sol meme bölgesinde ağrıya, kalpte çarpıntıya, ritim bozukluğuna ve üfürüme yol açar.

Genel olarak bakıldığında iç organlara kesin bir zararı mevcut görünmemektedir. Ancak bu bozuk yapı, kalbe doğru geriye ilerleyerek özellikle kalp karıncığı ön duvarında çukurlaşmaya sebebiyet verebilir. Hastalığın tedavi edilmesiyle kalp karıncığında var olan bozulma da iyileşir. En anlaşılır açıklamayla, göğüste yer alan bu çöküntü, hacmi kadar yerin kalp ve akciğerden çalınmasına sebep olur. Kunduracı göğsü deformitesi derecesinin tam olarak saptanması, tedavi için gerçekleştirilecek olan ameliyatın başarısı bakımından büyük önem taşır.

Bu hastalığın tedavisinde kullanılan en başarılı yöntem Nuss ameliyatıdır. İlk kez 1987'de Donald Nuss tarafından gerçekleştirilmiştir. Daha az kesi ve işlem gerektiren, operasyon süresi ve ameliyat sonrası iyileşme dönemi kısa olan bu cerrahi yöntem, günümüzde oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Sternumun yani iman tahtasının arka kısmının çelik çubukla desteklenmesi ve normale dönmesi için öne doğru kaldırılması yöntemidir. Bu hastalıkta tedavi için en ideal yaş aralığı 7-14 yaş arasıdır. Ameliyatın ergenlik çağından önce yapılması, göğüs kafesinin bu dönemdeki hızlı büyümesi neticesinde normal şekline ulaşması için çok önemlidir. Ancak bu teknikle 30 ve hatta 40'lı yaşlardaki hastalarda da çok iyi sonuçlar elde edilmektedir.

Operasyon sonrası ilk 3-4 gün oldukça ağrılı geçer. Bu nedenle hastaya epidural kateter yerleştirilerek kontrollü bir şekilde ağrının dindirilmesi sağlanır. Bu ilk dönemden sonra ağızdan alınan veya gerektiğinde damardan verilen ağrı kesicilerle ağrı kontrolüne devam edilir. Hasta taburcu olduktan sonra ise ağrı kesici haplarla oluşabilecek ağrılar ortadan kaldırılır. Hasta, ilk 3 ay boyunca kendine dikkat etmeli ve ağır spor ve işlerden uzak durmalıdır. Altı aydan sonra ve ömrü boyunca da grup sporları yerine bireysel sporlara yönelmelidir.